Büyükçekmece yerel tarihi antik çağlardan günümüze kadar uzanır. Medeniyetlerin geçiş güzergahı üzerinde olması bu konuda kente zenginlik katmaktadır.
Roma döneminden öncecoğrafyanın önemli bir geçiş güzergahı olan Büyükçekmece zamanla giderek değeri ve öenmi artan bir yer olmaya devam etmiştir. Bu durum fetih ordularının intikalinden tutun da Haçlı zihniyetin yağmaladığı bir hedef olarak da kendini göstermiştir.
Büyük İskender’den Attila’ya, Yıldırım Bayezit’den Fatih Sultan Mehmed Han’a kadar hedefine odaklanan komutanlar bu güzergagı geçmek durumunda kalmışlar. Fakat eskiden kiçik bir kasaba olmasından dolayı sadece geçiş güzergahı olarak kalmış, tarihin değerli dokunuşlarını kaydedememiştir. Yakın zamanda Muhteşem Süleyman’ın son savaşı olan Zigetvar Seferi sırasında inşaası devam eden Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü vefatından sonra tamamlanmış ve günümüze kadar Mimar Sinan’ın sanatını sergilemiştir.
Bu köprü yapılmadan önce geçiş güzergahı üzerinde ahşap bir Roma koprüsü hizmet vermekteymiş. Bu konuda net bilgi olmamakla beraber eski belgelerde atıf yapılabilecek gok güçlü veriler yok. Fakat gölün yapısı, gölü besleyen akarsular ve bu suların taşıdığı mil tabakası köprü ayaklarının bulunduğu yeri bataklık haline getirdiğinden dolayı deniz kabardığı zaman köprünün yıkılmasına neden olmaktaymış. Aynı durum göl tarafından da su taşkınları ve sel felaketi durumlarında yaşanmış. Bu sebepten kervanların geçiş güzergahı olmasına rağmen hizmet verebilecek yeterlilikte bir köprü her zaman olmuyormuş. Geçişin idamesi için büyük sallarla kervanlar iki yaka arasında halatlarla çekilip karşı kıyıya ulaşım sağlanıyrmuş. Zaten kasaba isminin de buradan geldiğine dair bilgiler var. iki yaka açıklığının büyük olmasından Büyükçekmece ya da Çekmece-i Kebir چکمه جه کبیر olduğu rivayet edilir. Aynı geçişin de Küçükçekmece kasabasında olması ve burada da mesafenin daha kısa olması isimlerin kaynağına delil olarak gösterilmektedir.
Cumhuriyet döneminde de önemini koruyan Büyükçekmece Kurtuluş Savaşı sonrası Selanik cihetinden gelen göçmenlere vatan olmuş. 1924 senesine kadar gerçekleşen mubadele burada yaşayan Rumların Yunanistan’a gönderilmesi ve orada yaşayan Müslümanların buraya iskan edilmesiyle sonuçlanmış. Böyle bir mübadelede anlaşma gereği İstanbul Rumları istisna tutulduğundan bu bölge çatalca’nın il yapılası ile kapsam içine alınmış. O yıllarda göl kenarında küçük bir yerleşim olan Büyükçekmece nüfusun bir anda artması ve batıdan doğuya doğru genişlemesi ile zaman içerisinde bugünkü halini almış.
1950 sonrası Demokrat Parti yatırımları dahilinde yapılan yol projelerinden Büyükçekmece de nasibini almış. O zamana kadar kasaba içinden geçen yola yenisi eklenerek kasaba dışından bir karayolu yapılmış. Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan bu yola uzun yıllar Londra Asfaltı denilirdi. Eski yoldan Devebağırtan Yokuşu mevkiğinden ayrılan güzergah tarihiköprüye paralel yapılan bir başka köprü ile yoluna devam etmekteydi. Fakat zaman direnen Koca Sinan’ın köprüsüne binaen sonradan yapılan köprü defalarca hasar görüp yenilenmiş. Artan trafiğin yoğunluğunu taşıyamayınca da yol genişletiliğ yeni köprüler eklenmiş.
Körfezi ve kumsalıyla bilinen sahil kısmı eski doğallığını kaybetse de hala cazibe merkezi olmaya devam ediyor.
1980 ihtilali sonrası sahil kısmının da imara açılması bölgede hızlı bir yapılaşma başlattı. Kasabaya göç arttı. Özellikle Doğu Karadeniz bölgesinden gelenler imar faaliyetlerinde etkin oldukları görülmektedir. Bugün inşaat işlerinde ismi duyulan büyük şirketlerin temelleri o yıllarda atılmış olup tecrübe birikimi büyük eserlerin de ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu gelişme Büyükçekmece’yi bir süre sonra ilçe olmaya zorlamıştır. İlk yıllarında Esneyurt, Beylikdüzü, Kumburgaz gibiyerleri kapsayan ilçemiz daha sonraki düzenlemelerle sınırları değişmiş ama Büyükçekmeceli olmayı etkilememiştir.
